Error: Contact form not found.

Schedule a Visit

Nulla vehicula fermentum nulla, a lobortis nisl vestibulum vel. Phasellus eget velit at.

Call us:
1-800-123-4567

Send an email:
monica.wayne@example.com

Yakın İlişkiler ve Bağlanma

4 yıl önce · ·0 yorum

Yakın İlişkiler ve Bağlanma

Bağlanma

Bağlanma kuramına göre yakın ve romantik ilişkiler üzerindeki en derin etkiler erken çocukluk deneyimleridir.

Yetişkin yakın ilişkileri, erken çocukluk döneminde oluşan bağlanma modelini temel alır.

Bu model, kişinin sevilmeye layık olup olmadığı, başkalarının sevgi ve desteğine güvenip güvenemeyeceği inançlarını şekillendirir.

Güvenli Bağlanma

Güvenli bağlanan kişiler yakınlıktan, bağlanmaktan ve yalnız kalmaktan korkmazlar ya da rahatsız olmazlar. Terk edilmek ve bağlanmak zihinlerini çok fazla meşgul etmez.  İnsanlarla ve romantik ilişkilerde, yakınlaşmak ve bağlanmak onlar için kolaydır. Özgüvenleri yüksektir, insanlara güvenirler.

Güvenli bireyler, yeni cinsel deneyimlere açıktırlar, ancak bunları bulundukları mevcut ilişkilerinde gerçekleştirirler. Sarılmaktan, tüm fiziksel ve cinsel temastan keyif alırlar. Tek gecelik ilişki yaşama ve aldatma ihtimalleri düşüktür.  Sınırlarını iyi çizerler, suçluluk ya da kaygı duymadan karşılarındaki kişiye hayır diyebilirler. Çocukluklarında her istedikleri yapılmasa da kendilerini ifade etmelerine izin verilmiştir ve koşulsuz kabul gördükleri mesajı almışlardır. Anne babalarının sevgisini almak için onlara uyum sağlamak zorunda kalmamışlardır. Kendilerini her talebi gerçekleştirmek zorunda hissetmedikleri için partnerlerinin talepleri rahatsız etmez, herhangi bir kaygı ya da suçluluk duygularına kapılmadan itiraz edebilirler ya da talepleri severek kabul edebilirler.

Kaygılı-Kararsız Bağlanma

Bu bağlanma stiline sahip kişiler karşı tarafın onları istediği kadar yakınlaşmaya istekli olmadığını düşünürler. Sevgililerinin onları sevmediğini ve bu ilişkiyi devam ettirmek istemediklerini düşünürler. Çok fazla yakınlık beklentisi içerisindedirler, bu da sevgililerinin kendilerini boğucu ve yapışkan bularak kaçmalarına neden olur. İnsanlara güvenmezler, ancak buna rağmen çok fazla yatırım yaparlar ve çok vericidirler. İlişkilerinde kıskançtırlar. Aynı sevgili ile defalarca ayrılıp barışabilirler. Çok yakın ve bağımlı olmaktan ve terk edilmekten çok korkarlar. Kaygılı bağlanan kişiler, ilişkinin fiziksel ve besleyici yanlarından hoşlanırlar, cinsellikten daha az keyif alırlar.

Kaçınan Bağlanma

Yalnız olma eğilimindedirler. İnsanlara güven duymakta çok zorlanırlar. Yakınlaşmayı benliklerine bir tehdit olarak algılarlar ve sınır koyarlar. Birine güvenmek ve bağlanmak onlar için çok zordur. Çok ayrılık yaşarlar. Yakınlık ve samimiyetten rahatsızlık duyarlar ve sadakatsizliğe eğilimlidirler. Kaçınan bağlanma modeline sahip kişiler ise sarılma gibi yakın fiziksel temastan hoşlanmazlar. Tek gecelik ilişki yaşama ve aşksız cinsel ilişki yaşama eğilimindedirler.

Fiziksel istismar, bağımlılık ve ciddi ihmal durumlarında güvenli olmayan; çoğunlukla kaçınan ya da dezorganize bağlanma görülür.

Kernberg’e göre sevme becerisi, duygusal derinliği ve olgunluğu yansıtır. Sevme becerisinin en tepesinde tam cinsel doyumlu, derin ve istikrarlı bir ilişki kurabilme becerisi vardır. Bu durum, ayrışmış bir benlik gelişiminin başarıyla tamamlandığını gösterir. En alt noktada ise aşk ve cinsellik içeren yakın bir ilişki kurma yer alır; bu bireyselleşmedeki başarısızlığı gösterir.

Bağlanma yeteneğinin geliştiği erken çocukluk döneminde ortaya çıkan aksaklık ne kadar erken döneme denk geliyorsa sevme becerisi o kadar sekteye uğramıştır.

Gelişim döneminde yaşanan aksaklıklar ve travmalar, ayrılık kaygısına ve kendini ilişki içerisinde kaybetme korkusuna neden olur. Ebeveynin kaygıları, çocuğun alanını ihlal edebilir ve çocuğu boğabilir. Böyle bir durumda, çocuk güçlü bir bağımsızlık ihtiyacı hissedebilir.

Bireyselleşmiş bir kişi, ilişkideki ilk heyecandan sonra ortaya çıkan sorunlara, hayal kırıklıklarına ve zorluklara rağmen uzun süreli bir ilişki sürdürebilir. Bu kişiler, doyumu erteleyebilir, kaygıya tahammül edebilir, kendisinin ve partnerinin bağımsız kimliğinden memnuniyet duyarlar.

Başkalarını sevebilmek için önce kendimizi sevmemiz gerekir. Sevilebilmek için de sevilebilir olmak gerekir.

Romantik ilişkilerde çiftlerin birbirleriyle kurdukları ilişki, çocuklukta anne babalarıyla sahip oldukları ilişki örüntüsünün bir yansımasıdır. Bu bağı fark etmek, çiftlerin birbirlerini anlamalarına ve bazı özelliklerini kabullenmelerine yardımcı olabilir. Çözülmemiş çocukluk sorunlarıyla şimdiki ilişki sorunları arasındaki bağlantıyı anlamak, suçluluk hislerini ve partneri suçlama eğilimini azaltır.

Peki, aşık olunduğunda hissedilen tanıdıklık hissi nereden geliyor? Bu kişinin, bize kendimizi ‘evimizde’ hissettirmesi nereden geliyor?

Çocukluk yaşantıları, yetişkin aşk ilişkilerinde yeniden canlandırılır. Tesadüfen aşık olunmaz. Öyle gibi görünse de insanlar çocuklukta içselleştirilmiş nesnelerine (romantik imgelerine) uygun birini dikkatle seçerler. Böylece çocukluk deneyimlerini yeniden canlandırılır, bu şekilde karşılanmamış ihtiyaçlarını karşılamayı, olumsuz deneyimleri telafi etmeyi ve yaralarını sarmayı umarlar. Bu durum, bilinçdışı bir süreçtir. Çocukluğumuzda anne-babamızla deneyimlediğimiz ilişki örüntülerine benzer özelliklere sahip kişilere çekim hissederiz. Aynı örüntüler çocukluğa ait acıları da beraberinde getirir. Çocukluğumuzdaki çözülmemiş meselelerimizi çözmek ve hayatımızı anlamlandırmak için yakın ilişkiler büyük fırsattır.

Bireyler anne babalarıyla ilgili çocukluklarına ait çözümlenmemiş bir meseleye ait özelliğe benzeyen kişilere aşık olma eğilimindedirler. Bilinçdışı olarak davranışlarıyla partnerlerini anne babalarıyla benzer şekilde davranmaya iterler. Hatta ortada benzer bir davranış örüntüsü olmasa da içsel romantik imgelerini eşe yansıtır ve benziyormuş gibi algılarlar. Tanıdıklık hissi romantik imgenin eşe yansıtılması nedeniyle oluşur.

Romantik ilişkideki partner seçimlerimiz çocukluk yaralarımızı iyileştirmeye yönelik bilinçdışı bir arzudan kaynaklanır. Kişilerin eş seçimleri kim olduklarının aynasıdır.

Bazı kişiler, ilişki esnasında kendi duygularının çok farkında olmayabilirler. Bu kişiler duygularını bastırırlar, duyguları ortaya çıkarsa ya da duygularına kendilerini bırakırlarsa kontrolü kaybetmekten, sevgiliye bağımlı olmaktan korkarlar. Bilinçdışında ilişki içinde bireysel olarak yok olmaktan, bağımsızlıklarını kaybedeceklerinden korkarlar. Bilinçdışı korkuları nedeniyle de kendilerini ilişkiye tam olarak bırakamazlar. Bu kişiler, bağlanma korkuları olan kişilerdir. Bu kişiler için samimi ve yakın ilişkiler tehdit edici algılanır. Aşk duygusunun yoğunluğu ağır gelmeye başladığında günlük yaşamın sıradan, tehlikesiz, sığ yaşantılarına geri dönme isteği ve sevgiliden uzaklaşma başlar.

Sevilen kişinin yanındayken ona duygusal olarak ulaşamamak yalnızken olduğundan daha güçlü bir yalnızlık hissi oluşmasına neden olur.  Bu duygu, genellikle partnerin güvenli bağlanmadığı özellikle kaçınan bağlanma stiline sahip olduğu durumda hissedilir.

Erken dönem bağlanma modelleri, partnerimizden beklentilerimizi belirlemekle kalmaz. Bunun yanında partnerimizin varlığından aldığımız keyif ve rahatlık dahil yaşamımız boyunca ilişkilerimizi gösteren içsel haritaları oluşturur. Bağlanma haritalarımız değişebilir. Özellikle ergenlik döneminde derin bir aşkla, beyin hızlı ve büyük bir değişim geçirerek dönüşebilir. Bir bebeğin doğumu da aynı etkiyi yaratabilir.

Bağlanma stilinize göre belli özelliklere sahip partnerleri daha çekici bularak onları seçme eğiliminde olursunuz. Örneğin, kaygılı-kararsız bağlanma stiline sahip bireyler, kaçınan bağlanma stilinde olan bireylerden etkilenerek onları seçme eğilimindedirler. Aynı şekilde, kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler kaygılı-kararsız bağlanma stiline sahip bireyleri çekici bulma ve seçme eğilimindedirler. Sonrasında çiftler arasındaki dinamik bu örüntüyü daha da kuvvetlendirebilir ve özellikle bir tarafın acı çektiği bir ilişki tarzına dönüşür.

Psikoterapi ile partner seçimlerinizi ve ilişki yaşayış şeklinizi değiştirebilmek mümkündür; bu durum yaşamı değiştirmeyi mümkün kılar.

Şunu da hatırlatmakta fayda var. Psikoterapide bağlanma çalışmak uzun soluklu bir süreçtir. Ancak, bağlanma modelleri ve ilişki örüntülerindeki değişim, bireylerin dönüşüm geçirmelerine ve yaşamlarında muazzam bir değişime neden olur.

Kaynaklar

Stahl, Stefanie. Bağlanma Korkusu. Kuraldışı Yayınları.

Pines, Ayala Malach. Aşık Olmak. Sevgililerimizi Neye Göre Seçeriz? İletişim Yayınları. 2015.

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , Kategoriler: Bağlanma

error: İçerik Korunuyor!