Error: Contact form not found.

Schedule a Visit

Nulla vehicula fermentum nulla, a lobortis nisl vestibulum vel. Phasellus eget velit at.

Call us:
1-800-123-4567

Send an email:
monica.wayne@example.com

Duygusal Yeme Psikodrama Grubu

3 ay önce · ·0 yorum

Duygusal Yeme Psikodrama Grubu

Yemek yeme dünya ile kurduğumuz en temel ilişki. Yemekle nasıl bir ilişkim var? Yeme davranışımızı belirleyen içsel dinamiklerimiz neler? Duygusal Yeme; duyguları bastırma, duygularla baş edebilmek için yemek yeme ve besinler yoluyla kendini sakinleştirme hali. Peki, hangi duygu/lar fazla geliyor ve yatışma ihtiyacı duyuyorum? Hangi duyguma katlanamıyorum? Yiyerek aslında ne yapmaya çalışıyorum?

Duygusal yeme davranışımın işlevi ne? Ne zamanlar tetikleniyorum? Yeme davranışım kendimle ilgili neler söylüyor olabilir? Bedenime zarar verdiğimi bilmeme ve hiç istemiyor olmama rağmen neden yemeye devam ediyorum? Beslenme tarzımı neden değiştiremiyorum? Nasıl değiştirebilirim?

Oturumlarda bu sorulara yanıtlar arayacağız. Kapalı grup olarak 16 hafta sürecek olan grubun yöneticisi Uzman Psikolog Serap Bilgen ve yardımcı yöneticisi Sosyal Çalışmacı Nalan Orun’dur. Bu çalışma, psikodrama bitirme tezi olması nedeniyle katılımcılardan herhangi bir ücret talep edilmeyecektir.

Grup Başlangıç Tarihi: 15 Şubat 2024

Grup Bitiş Tarihi: 13 Haziran 2024

Çalışma Günü: Her hafta perşembe günü

Çalışma Saatleri : 19.00- 22.00

Yer: İmge Psikodrama Merkezi – Alsancak/İzmir

Katılımcı Sayısı: 12-14 kişilik kapalı grup

Oturumlar YÜZ YÜZE olacaktır.

Yeterli sayıya ulaşıldıktan sonra, size, iletişim bilgileriniz üzerinden geri dönüş yapılacak olup grup çalışmaları öncesinde, başvuranlar ile Zoom uygulaması üzerinden kısa bir ön görüşme gerçekleştirilecektir. Öngörüşme sonrasında katılımcıların netleşmesiyle beraber oturumlara YÜZ YÜZE olarak başlanacaktır.

Kayıt olmak için aşağıdaki linke tıklayarak Google Formu doldurunuz.

https://forms.gle/QR6a1fpVrhKQa4z39

Pandemi Sürecinde Ruh Sağlığı

3 yıl önce · ·0 yorum

Pandemi Sürecinde Ruh Sağlığı

Pandemi halen sürüyor ve belirsizlik devam ediyor. Yaşam durdu ya da başka türlü akıyor diyebiliriz. Pandeminin uzaması, çaresizlik ve umutsuzluk duygularını da arttırıyor maalesef. 

Pandemi devam ederken; siz, ruh sağlığınızı korumak için neler yapıyorsunuz?

21 Gün Kuralı ve Yeni bir Alışkanlık Kazanmak

3 yıl önce · ·3 yorum

21 Gün Kuralı ve Yeni bir Alışkanlık Kazanmak

21 gün istenmeyen bir alışkanlığı bırakıp yeni bir alışkanlık kazanmak için yeterli bir süre mi?

Danışanlarımdan ya da çevremdeki kişilerden sıklıkla duyduğum şey, 21 gün sabredebilsem yapacağım. Örneğin, ilk bir kaç gün sigara içmesem bir daha içmem zaten… İlk bir kaç günü atlatsam… Biraz dayansam, katlansam geçecek, alışacağım.

21 gün şekerli bir şeyler yemesem zaten canım istemeyecek… 21 gün dişimi sıksam olacak aslında…

21 gün kuralı nereden geliyor?

21 gün kuralı, bir plastik cerrahın kendi hastaları üzerinde yaptığı gözlemlerine dayanmaktadır. Dr. Maxwell Maltz, 1960 tarihli “Psycho-Cybernetics” adlı kitabında, burun ameliyatı gibi estetik bir müdahale sonrasında hastanın yeni yüzüne alışmasının yaklaşık 21 gün sürdüğünü, kol ve  bacak gibi bir uzvu kesilen bireylerin yeni durumlarına alışma öncesinde, yaklaşık 21 gün hayalet uzuv (hayalet uzuv: olmayan uzvun hissedilen ağrısı) algılayabileceğine dair gözlemini paylaşmış ve kitabının önsözünde “Bu deneyimler ve yaygın olarak gözlemlenen pek çok fenomen, bir zihinsel görüntünün silinip yerine yenisinin gelebilmesi için minimum 21 gün geçmesi gerektiğini gösterir’  şeklinde görüşünü paylaşmış ve bu kitabı dünya genelinde çok satmış. Sonrasında, bir plastik cerrahın aslında insan bedenine ait bu gözlemleri ve “minimum 21 gün geçmesi gerekir” açıklaması kulaktan kulağa öyle bir yayılmış ki “Yeni bir alışkanlık 21 günde oluşur” mitini ortaya çıkarmış. Mit diyorum, çünkü bu bir mit, yanlış bir inanış. Tek bir cerrahın, üstelik sadece, bedenleriyle ilgili operasyon geçiren kişilerin, bedenlerine ortalama alışma süreleri üzerine bir gözlemini içermekte.  Bu gözlemden, “davranış değişimi için 21 gün geçmesi gerekir” gibi bir yorum ortaya çıkmış ve bu varsayım, her davranış için genellenmiş. 21 Gün, büyülü bir sayı olmuş, ilham verecek kadar kısa, inandırıcı olabilecek kadar uzun… Kim, üç hafta içerisinde hayatını değiştirmenin mümkün olduğu fikrinden hoşlanmaz ki?

Depremin Psikolojik Etkileri ve İyileşme

3 yıl önce · ·0 yorum

Depremin Psikolojik Etkileri ve İyileşme

Depremin hemen sonrasında; kaygı ve kaygıya bağlı olarak uykusuzluk, aşırı irkilme, çarpıntı, nefes almada güçlük gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Kaygı insanı çıldırtmaz, ancak çıldıracakmış, ölecekmiş gibi hissettirir. Yaşadığınız olaya bağlı olarak bu belirtiler ortaya çıkar; kaygınız azaldığında kendiliğinden kaybolur.

Enkaz altından çıkarılan bir kişide yoğun ölüm korkusu oluşabilir. Kişi, uzun bir süre evine giremeyebilir ya da uyku sorunları yaşayabilir. Kişi, tüm gününü tetikte ve yoğun ölüm korkusu yaşayarak geçirebilir. Alkol ya da madde kullanımı görülebilir.

Deprem esnasında bir yakınını kaybeden, ancak kendisi sağ olarak kurtulan kişilerde, suçluluk duyguları görülebilir. Kişi, yakınının ölümünden kendini sorumlu tutarak depresyona girebilir.  Böyle durumlarda, bu kişilerin acilen profesyonel destek almaları uygun olur.

Travma ve İyileşme

3 yıl önce · ·0 yorum

Travma ve İyileşme

Travmatik yaşantılar kişiyi hazırlıksız yakalar, çaresizlik hissi yaratır. Deprem, sel gibi doğa olayları, kazalar, şiddet, istismar, kayıplar ve daha pek çoğu…

Günleriniz o olaydan sonra artık eskisi gibi devam etmemeye başlar. Her şey bir anda değişmiştir artık.

Tedirginsinizdir… huzursuzsunuzdur… uyuyamazsınız… vücudunuz alarm durumundadır, tetiktesinizdir… gerginsinizdir… endişelisinizdir…

Ya da yaşadığınız olayın şokuyla beraber donakalmışsınızdır, ağlayamazsınız ve duygularınızı hissedemeyebilirsiniz.

Yaşadıklarınız karşısında çaresiz hissedebilir, kayıplarla ilgili kendinizi suçlu hissedebilirsiniz.

Olayı, sanki tekrar tekrar yaşıyormuş gibi hissedebilir, o anı zihninizden atamayabilirsiniz.

Başınıza gelen şey olağan, ‘normal’ bir durum olmadığı için normalden farklı hissetmeye ve  normalden farklı davranmaya başlarsınız.

Travmatik yaşantılar sonrasında böyle tepkiler vermeniz doğaldır.

Psikoterapiye Gelme Nedenlerinin Nörobilimi

4 yıl önce · ·0 yorum

Psikoterapiye Gelme Nedenlerinin Nörobilimi

      1. Stres altındayken dilin ve öngörü kapasitesinin baskılanması

Araştırmalar, travmatik durumlar ya da uyarılmanın yüksek olduğu durumlarda beynimizde konuşma bölümünden sorumlu olan Broca bölgesinin ketlendiğini gösteriyor. Peki, bu ne anlama gelir?

Duygularımızı söze dökemediğimiz zaman beynimizde travmatik olayla ilgili bilişsel ve duygusal nöral ağlarının bütünleştirilmesi sağlanamaz. Söze dökülüp olay anlatılamadığı için hazmedilemez ve bu olay bellekte donmuş ve işlevsiz bir şekilde kaydedilir. Dil kullanılmadığında, çevredeki kişilerle kurulan olumlu ilişkilerin iyileştirici etkisinden de birey mahrum kalır.

Psikoterapi ve Beyin

4 yıl önce · ·0 yorum

Psikoterapi ve Beyin

Her birimizin beyni; beslenme, iklim, kültür ve dil aracılığıyla ve tabiki ebeveynlerimiz ya da bize temel bakım verenlerimiz tarafından benzersiz olarak şekillenir. Yaşamımızın ilk yıllarında şekillenen beynimiz yazgımıza dönüşür ve yaşamımızın ilerleyen dönemlerindeki tercihlerimizi, ilişkilerimizi, stres karşısındaki tepkilerimizi ve duygularımızı düzenleme şeklimizi belirler.

Duygusal Yeme

4 yıl önce · ·0 yorum

Duygusal Yeme

Alkol ve madde gibi bağımlılık yapan maddelerin aksine yiyecek olmadan yapabileceğimiz bir şey değildir. Ancak, bazı insanlar için yemek, beslenmenin önüne geçerek zorlayıcı ve hatta bağımlılık yapıcı boyutlara ulaşır.

Yeme bağımlılığı, ruh sağlığı uzmanları tarafından kullanılan mevcut Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı, Beşinci Baskı’da (DSM-5) bir bozukluk olarak kabul edilmese de klinik olarak beslenme ve yeme bozuklukları tanımı kullanılmaktadır. Bunlar arasında bulimia, tıkınırcasına yeme bozukluğu, anoreksiya nervoza; yeme bağımlılığından farklı olsa da bu sorunlar arasında genellikle benzerlikler vardır.

EMDR Terapisi ile Tutsaklıktan Özgürlüğe

4 yıl önce · ·0 yorum

EMDR Terapisi ile Tutsaklıktan Özgürlüğe

Bazen farkında olarak ancak çoğunlukla farkında bile olmadan kendimize koyduğumuz sınırlar, zincirler var; başarıyla ilgili, ilişkilerle ilgili, aslında tüm yaşamımızla ilgili.

Kendimize ne kadar izin verirsek o kadarına erişebiliyoruz. Neye inanırsak kendimize onu sunuyoruz. Sınırlarının, alanının genişlediğini; zihninde sana engel olan inançların, duyguların çözüldüğünü, özgürleştiğini ve dönüştüğünü bir düşünsene…

Geçmişin Şimdiye Etkisi ve EMDR Terapisi

4 yıl önce · ·0 yorum

Geçmişin Şimdiye Etkisi ve EMDR Terapisi

Şimdi ya da gelecek yoktur. Yalnızca, tekrar tekrar ve şimdide gerçekleşen bir geçmiş vardır.

Geçmiş durmadan şimdi tekrarlanır.

Geçmişe dönüp çocukluğunuza baktığınızda, bazı anıların, sizi, hala çok rahatsız ettiğini, anıya ait yoğun duygularınızı, olumsuz düşüncelerinizi ve hatta bedeninizde bile bazı rahatsız edici belirtiler olduğunu fark edebilirsiniz.

error: İçerik Korunuyor!