Error: Contact form not found.

Schedule a Visit

Nulla vehicula fermentum nulla, a lobortis nisl vestibulum vel. Phasellus eget velit at.

Call us:
1-800-123-4567

Send an email:
monica.wayne@example.com

Bağlanma Korkusunun Sonuçları

4 yıl önce · ·1 comment

Bağlanma Korkusunun Sonuçları

Sürekli kendinden, duygulardan kaçmanın ve güven duygusunu hissedememenin en sık ortaya çıkan sonuçları alkol ya da maddeye ya da herhangi bir şeye bağımlılık, psikosomatik hastalıklar, tükenmişlik ve depresyondur. Bağımlılık; kaçma mekanizmasının bir sonucudur. Kişi, kendini uyuşturarak acıyı hissetmemeye çalışır.

Bağlanma Korkusuyla Baş Edebilmek Ne işe Yarar?

Bağlanma korkusuyla baş edebilmek, kişinin, kendi benliğini ve duygularını daha çok fark edebilmesini ve hissedebilmesini sağlar. Kendini, daha dingin, daha dengeli ve paradoksal olarak daha özgür hissedebilmeyi sağlar. Çünkü, kişiler daha az baskı hissederler.  İlişki esnasındaki duygularla baş etmek için harcanan enerji daha farklı yerlere akabilir. Daha kolay karar alabilirler ve kararlarının arkasında daha sağlam bir şekilde durabilirler. Romantik ilişkilerde kendilerini daha rahat hissederler ve daha istikrarlıdırlar.

Yakın ve mutlu bir beraberlik için bağlanmak kaçınılmazdır.

Dışarıdan gözlemlenen bu kayıtsızlık ve huzursuzluk duygularının kaynağı, bağımlılık ve reddedilmeyle ilgili erken çocukluk yaşantılarıdır. Bağlanma korkusu nedeniyle uzaklaşmak da çocukluktan gelen bu korkuyla baş edebilmek için geliştirilen bir çeşit kendini koruma tepkileridir. Eski yaşantılar nedeniyle yakın ilişkilerin tehdit edici olduğu yönünde gerçekçi olmayan bir inanç gelişmiştir. Bunun temeli, içeride bir yerlerde, reddedileceğine, terk edileceğine ya da sevilemeyeceğine inanan küçük çocuk, küçük kendiliğinizdir. Bu çocuğun kendisini sakinleştirecek, güven verecek, şefkatle yatıştıracak ve her haliyle koşulsuz kabul edecek bir ebeveyne ihtiyacı vardır. Bu ebeveyn, dışarıdan biri değil en başta kişinin kendisidir. Yetişkin birer birey olduğumuzda içimizdeki küçük çocuğa ebeveynlik de yaparız. Kendine ebeveynlik yapabilmek, kendi kendini yatıştırabilmek ve duygu durumunu düzenleme becerisi geliştirebilmek yetişkin bir birey olarak öğrenmemiz ve geliştirmemiz gereken en önemli yaşamsal beceridir. Bu beceriyi kendi kendine geliştirebilmek bağlanmayla ilgili sorunu olanlar için zordur. Bu nedenle, psikoterapi bu beceriyi kazanabilmeniz için uygun ortamı sağlar.

Duyguları, istekleri, kendini partnere ifade edebilmek hissedilen baskı duygusunu azaltır ve kaçma refleksini azaltabilir.

Bağlanma korkusu olanlar (güvenli bağlanamamış olanlar) koşulsuz kabulün olmayacağına ve ilişkinin devam etmeyeceğine derinden inandıkları için yakınlığı reddederler. Bu kişiler için reddedilmek varoluşsal bir tehdit içerir. Bu nedenle, ilişkinin en başından, kendileri, bağlanmayı ve yakınlığı reddederler ya da ona göre davranırlar. Çünkü reddetmek reddedilmekten daha katlanılabilir bir duygudur. Bu bahsettiklerim bilinçdışı işleyen bir süreçtir. Bu kişiler bu duyguların çoğunlukla farkında değillerdir. Değişim önce bunu fark etmeyi ve kabul etmeyi gerektirir. Sonrasında bununla ilgili psikoterapi almak gerekir. Korkularımızla yüzleştiğimiz zaman onları çarpıtmak yerine bu korkularla ilişki kurarız. Bu korkuyla baş edince samimi ve gerçek bir yakınlaşma başlatılabilir ya da başlayabilir.

Bu kişilerde, eşlerinin isteklerinde haklı olduklarını bilmelerine rağmen kaçıp gitme dürtüsü ağır basar, bu dürtü nedeniyle de suçluluk duyguları oluşur. Bu duygu ile eşin istekleri daha da dayanılmaz gelmeye başlar ve bu suçluluk duygusu da ilişkinin bitirilmesine neden olur.

Duygulardan kaçmak çok fazla enerji gerektirir. Bu durum, bir süre sonra tükenmişliğe ve depresyona sebep olur. Duygular fark edildiğinde, kabul edilip içselleştirildiğinde bunları bastırmak için harcanan yaşam enerjisi kişinin kendisine kalır.

Bağlanma Korkusu Olanların Partnerlerine Öneriler

Bağlanma korkusu olan kişilerle beraberliğini sürdüren kişilerin de genellikle terk edilmek ve kusurlu olmakla ilgili kaygıları ve inançları vardır. Bu nedenle bu partnerlerle ısrarla devam edebilirler. Genellikle, çaresizlik ve yalnızlık duyguları hakimdir. Partnerlerinin davranışlarını öngöremezler. Terk edilme korkusu panik yaratabilir.

Eşe yönelik bastırılan öfke, depresyona yol açabilir; tartışma ve kendini ifadeden kaçınmanın sonucu olarak da psikosomatik hastalık görülebilir.

Mantıken sorunun eşlerinde olduğunu bilirler ancak içsel olarak hissettikleri reddedilme ve değersizlik duygusudur. Özgüvenleri sağlam olan kişilerde bile bağlanma korkusu olan bireyle partner olmak, kendilerini sorgulamalarına yol açabilir.

Partnerler çaresizlik duygusunu uyuşturabilmek ve daha az hissedebilmek için bazı zarar verici yollara başvurabilirler. Bu yoğun sigara ve alkol kullanımı, alışveriş bağımlılığı, sürekli yemek yemek ve işkoliklik olabilir.

Partneriniz sizin için ne kadar güçlü duygular hissediyorsa kaçma dürtüsü de o kadar yoğun olur. Başka biriyle daha uzun bir süre ilişkiye dayanabilmişse, bu o kişiye yönelik duygularının daha zayıf olduğunu ve duyguların kendisi için çok tehdit içermemesi nedeniyle duygularını yönetebildiğini gösterir. Bu nedenle, ben nerede hata yaptım diye kendinizi suçlamayı planlıyorsanız bu bilgiyi yanınıza alarak değerlendirme yapın.

Partneriniz hem ilişkiden hem de yalnızlıktan çok korktuğu için her an başka bir ilişkiye kaçabilir ve bu nedenle ilişkiyi bitirir bitirmez yedek kişiyle yeni bir başlangıç ilişkisine girmiş olabilir. Siz ya da diğerleri onun bu sorununu çözemez. Ancak, kendisi ve eğer o da isterse kendisi için bir şeyleri değiştirme yoluna gidebilir.

Ayrılık sonrası kendinize ekstra özenli davranın, ekstra bakım verin. Bu bakım hem fiziksel hem ruhsal olmalı. Kendinize anne şefkatini verin. Dostlarınızdan da destek alabilirsiniz ancak en önemlisi bu süreçte kendinize iyi ebeveynlik yapmanızdır.  Kayıp sonrası yasınızı tutmak için kendinize zaman tanıyın. İçinizdeki çocuğu yatıştırın.

Her şeye rağmen birlikte olduğunuz kişiyle devam etmeyi de seçebilirsiniz. Bu durumda karşınızdaki kişinin kendi istemediği sürece değişmeyeceğini, elinizdekiyle yetinmek zorunda olduğunuzu ve daha fazlasını alamayacağınızı kabul etmeniz gerekir. Beklentileriniz devam ederse üzülmeye ve acı çekmeye devam edersiniz.

İçinizdeki çocuğun inanması gereken ilişkinin yürümemesinin sizin suçunuz olmadığı ve kişisel değerinizin bu ilişkiyle ölçülemeyeceğidir.

Keyif aldığınız aktiviteleri düşünün, bıraktıklarınız varsa yeniden başlayın ya da yepyeni bir aktiviteye başlayabilirsiniz. Bu dikkatinizi ilişkideki sorunlardan alıp ilişkinizle aranıza bir miktar mesafe koyabilmenizi ve hayatınızın kontrolünü yeniden elinize almanızı sağlar. İlişki dışında iyi ve başarılı olduğunuz alanlarla meşgul olmanız yeniden dengenizi bulmanıza yardım eder. Spor yapın. Fiziksel aktivite sizi canlandırır. Sadece partnerinizle olmak için gittiğiniz ya da yaptığınız ancak keyif almadığınız aktivitelere gitmeyebilirsiniz. İlişkinin içindeyken her şey çok karışık ve bulanık gelebilir. Beraberliğinizin iyi ve kötü taraflarını yazarak karşılaştırma yapmanız da ilişkinize bir miktar dışarıdan bakmanızı ve daha net görmenizi sağlayabilir.

Kaynaklar

Stahl, Stefanie. Bağlanma Korkusu. Kuraldışı Yayınları.

Levine, Amir – Heller, Rachel. Bağlanma. Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları. Agante Kitap. 2018

Pines, Ayala Malach. Aşık Olmak. Sevgililerimizi Neye Göre Seçeriz? İletişim Yayınları. 2015.

Etiketler: , , , , , , , , , Kategoriler: Bağlanma

1yorum

  • Zeynep dedi ki:

    2 sene önce yazılmış bir yazı ve ben bu yazıyı 2 sene önce okumalıydım. Yakınlık kurduğum partnerin bağlanma korkusu olduğunu çok sonra fark ettim ve bu süreçte çok yıprandım. Yazıda da geçtiği gibi ne kadar öz güvenli olsan da insan kendini suçluyor, nerde hata yaptım diye düşünüyor, karşında sana karşı yoğun duyguları olduğunu hissettiğin ama bir türlü senle ilişki kurmak isteyen bir adam. Geriye aşk acısı ile başa çıkabilme yollarını öğreten bir tecrübe kaldı

error: İçerik Korunuyor!